Harlow'un Sahte Anne Deneyi
Bağlanma teorisini etkileyen unsurlarla ilgili araştırma yapmak isteyen Harlow, sahte anne deneyini gerçekleştirmiştir. Deney zamanında çok ses getirmiş, hayvan dernekleri ve hayvan hakları savunucuları tarafından tepki çekmiştir. Gelin bakalım bu çok tepki çeken Harlow’un yaptığı deney neyi amaçlamış ve sonucunda neler olmuş.

Harlow psikolojiyle ilgilenen dönemin en önemli psikologlardan biridir. Duygusal bağlılık ile ilgili birçok çalışması bulunmaktadır. Bunu kanıtlamak için de zamanında çok tepki çeken bir deney gerçekleştirmiştir. Harlow, diğer meslektaşlarının aksine sadece beslenmenin anne ve bebek arasında duygusal bir bağlılık için yeterli olmadığını iddia etmiştir.
Bu düşüncesini ispatlamak için de yeni doğan kırmızı yanaklı maymunları annelerinden ayırarak deney için kullandı. Yavru maymunları iki gruba ayırarak tel kafeslere kapattı. Kafeslerin içine iki tane “yalancı anne” dediği nesneler koyarak beslenmeyi bu nesneler aracılığıyla yapacaktı. Böylece bağlılıkta beslemenin ne derece önemli olduğunu ölçecekti. Birinci yalancı anne tamamen tellerden oluşan yetişkin bir maymun boyutundaydı. İkinci Yalancı anne ise yine aynı boyutlardan oluşuyordu, tek fark tellerden değil yumuşak bir yapıdan oluşuyordu.
Birinci gruptaki yavru maymunlar sadece tellerden oluşan yalancı anneden süt içerken ikinci grup sadece yumuşak dokudan oluşan yalancı anneden süt içmişlerdir. Fakat Harlow’un kayıtlara göre her iki gruptaki maymunlar da en çok yumuşak yapılı yalancı annenin yanında zaman geçirmişlerdir. İlk adım Harlow’un düşüncesini doğrular nitelikteydi. Eğer bağlanma sadece beslenme ile olsaydı tel anneden süt içen maymunların, yumuşak dokudan oluşan anne yerine telden oluşan anne ile zaman geçirmeleri ve bağlılık göstermeleri gerekirdi.
Harlow deneyini biraz daha geliştirerek bu sefer de korku sırasındaki tepkileri kayıt altına almıştır. Her iki gruptaki kafesin içine bir korku nesnesi koymuştur. Maymunlar deney esnasında kaçarak hemen yumuşak dokulu annenin yanına gidiyorlardı. Maymunlar tel yerine yumuşak dokulu anneye güven duyarak sığınmaya çalışıyorlardı.
Deneyin son adımında ise maymunları 12 m² bir alana alıp içerisine birçok uyarıcı koymuştur. Bu sefer sadece bir gruba yalancı anne verip diğer grubun kafesini ise boş bırakmıştır. Kafesinde anne olan maymunlar ilk önce çekinseler de daha sonrasında yavaş yavaş kafes içinde keşfe çıkıyorlar, diğer gruptaki bebekler ise çekingen davranıp saldırgan davranışlar gösteriyorlardı.
Deneye katılan maymunlar deneyden sonra içlerine kapanmış ve sosyalleşmeyi reddetmişlerdir. Maymunlar çoğu içgüdüsel bir davranış olan çiftleşmeyi bile reddetmiş, çiftleşen nadir maymunlar ise doğumdan sonra bebeklerini yemiş veya öldürmüşlerdir. Deney maymunlarının yaşam şartları normale dönse dahi çoğunun otistik hareketleri devam etmiş veya intihar etmişlerdir.
Harlow deneyde kullandığı maymunların sonraki süreçte depresyona girmesi ve intihar etmeleri nedeniyle meslektaşlarından ve hayvan severlerden büyük tepki toplamıştır. Yapılan bir röportajında “Maymunları nasıl sevebilirim ki?” cümlesi de tepkilerin büyümesine neden olmuştur.
Bu deney bize şunu hatırlatıyor; okumakla insan olunmuyor…
Bu Gönderi İlginizi Çekebilir!

Zimbardo’nun Standford Hapishanesi Deneyi
Bir üniversite psikolojik araştırması hiç beklenilmeyen bir şekilde ters giderse ne olur? 1971'de 24 gönüllü öğrenciyi mahkum ve gardiyan olarak görevlendiren Stanford Üniversitesi profesörü Dr.Philip Zimbardo müfettiş rolünde, taciz edici davranışların kaynağını incelemek için simüle edilmiş bir hapishanede. Katılımcılar sadece birkaç gün içinde orta sınıf üniversite öğrencilerinden güç sarhoşu sadistlere ve itaatkar kurbanlara geçerken, sonuçlar dünyayı şaşırttı.
Bu yazıya tepkin ne oldu ?






